MEDYADA KADIN DRAMLARI !
[Devrimci Çözüm dergisi kasım 1998]
Geçen ayın medya sayfalarını ve ekranlarını günlerce meşgul eden üç kadının görüntüleri, toplumun traji-komik bir tablosu niteliğindeydi. Çürümenin, yozlaşmanın dibe nasıl vurduğunun ibret verici birgelişimiydi. Zeynep, Gülten, Gonca... Ekranları, gazete sayfalarını bunca meşgul eden bu kadınların görüntüleri, bir dramın yarattığı haber miydi? Yoksa bu dramdan rant elde eden kesimlerin toplumsal çürümede, yozlaşmada oynadıkları rol müydü? Sözümona kimi TV kanalları yaptıkları programlarla bu soruya cevabı nasıl belirsizleştiririzin programım yapıyorlardı. Aradıkları cevaplar, sistemden kopartılarak, sorunu insanların özel hayatlarında yaşadıkları çarpıklıklara indirgeyerek, magazinleştirerek sistemi adeta aklıyorlardı. Program sunucuları, hem sorunu sistemden kopartarak, sistemi aklamanın rahatlığım taşıyor, hem de ağzı kulaklarında, nasıl da reyting yaptıklarının sevincini yaşıyorlardı. Zeynepler, Gültenler, Goncalar bu toplumsal yapının ve düzenin yarattığı sonuçlardı. Onlarca, yüzlerce, binlerce kadın aynı dramın, aynı yaşamın parçasıydı lar. Ama bu üç kadın yaşanan dramın nedenlerinden bağımsız, bir rant paylaşımının nesneleri olmuşlardı. TV'ler, gazeteler, psikologlar, doktorlar, avukatlar ise bu rantın paylaşımcılarıydı. Evet, dünün mağduru bu kadınlar, bugün o mağduryaşamın ortaya çıkardığı rantın hem nesneleri, hem de ortakları olmuşlardl. Yaşamlarındaki o mağdur günlerin izleri silinmiş, yerine toplumsal çürümenin, yozlaşmanın sembolü durumundaki hayatları ortaya çıkmıştı. Ne yapmışlardı bu kadınlar? Onları bu noktaya getiren neydi? Kimdi bunlar? Biri kendisine cinsel tacizde bulunan bir bir garsonu öldürmekten olarak yargılanmış, diğeri ölen garsonun eşi olarak yoksulluğun, adaletsizliğin yaşandığı bir ülkede feryat etmiş, adalet istemiş. Sonra? Sonra, düzen ve medya onları elbirliğiyle değişim çemberine almış ve nasıl bir değer erozyonunu yaşandığının ibret verici tablosunu yaratmıştı. Dünün eşarplı, saf, kocasının açışım taşıyan Anadolu kadınının inanılmaz pozlarla biranda medya sayfalarına geçişini, diğerinin ise, b masum görüntüsünün altında nasıl birfettan(!) olduğu gündemeoturtulmuştu. Sonra, hasım olan bu kadınların şampanya patlatan şuh davranışları, barışma kutlamaları adı'altında ekrana getirilmişti. Ya Gonca? O da eşi tarafından pavyonlara satılan bir kadındı. Derdim anlatmanın yolunu, meclisin önünde soyunarak bulmuştu. Toplum vicdamnda yara açacak çığlıkları, toplumda öfke kabartmış, lanetler yağdırılmasım sağlamıştı. Ama, bir gün sonra, bütün alımlılığıyla, magazin basma cüretli pozlar veriyor, star ekranlarının starları arasına giriyordu. Talk Show'lara çıkıyor, kaset, dizi çalışmalarına başlıyordu. Sistem çarkım öyle sürdürüyordu ki, dramları meta haline getirilerek alıcısı bol bir piyasa yaratılıyordu. Ve bu meta, yeniden yeniden üretilerek, dolaşıma sokuluyor, bu kez de reyting savaşlarına malzeme yapılıyordu. Dekadans kültürtopluma tümüyle enjekte ediliyor. Ve bunun temel araçları ise medya organları. Dekadans kültürün yüceltilmesi medya eliyle gerçekleştiriliyor. Haberlerin bile magazinleştirildiği, basın ahlak yasasının hiçe sayıldığı, halkın doğru, objektif haber alma, bilgilenme hakkının elinden alındığı,;her türlü manipülasyonun devrede; olduğubir yozlaşma ortamı ancak dekadans kültürün yaygınlaşması olarak tanımlanabilir. Halkın en güzel değerlerinin yok edildiği, kapitalizmin çürüyen, yozlaşan tüm değerlerinin topluma şırınga edildiği, yozlaşmanın, çürümenin dibe vurduğu ülkemizde, her gün, her saat ekranlarda, gazete sayfaları nda bunların yüceltilmesi, toplumun kirletilmesinin, kirlenme kültürünün yaygınlaştırılmasının adıdır. Bu kültürün adı, dekadans kültürdür. 13-15 yaş arası gençlerin sokakta uyuşturucu dahil her türlü pisliğin içerisinde bulunmaları bu sistemi ilgilendirmiyor. Ama aynı çocukların tecavüzleri ya da cinayetleri "caniler", "katiller" naraları altında topluma sunuluyor. Suçlu kim? Sistem mi? Yoksa işledikleri suçlar bu çocukların kişiliklerinden bir parça mı? Ya da 13-14 yaş arası genç kızların her gün biraz daha çoğalarak fahişelik yapmaya itilmeleri kimin eser? Sokaktaki dramları yaratan sistem, bu dramların küçücük bir bölümünü metaya dönüştürüp, rant kavgası haline getiren, rayting savaşlarım yaratan ise, medya ile elbirliği halinde yeni dramların tohumlarım atıyor. Medya çok ciddi ve kaçırılmaması gereken bir haber veriyormuşçasına süsleyip, püsleyip "az sonra" nakaratları arasında sunarken, topluma hangi eğitimi vermekte, hangi doğruya yöneltmekte? Ülke gündemini belirleyen olaylar, gelişmeler medya tarafından magazinleştirilerek toplum, sistemin içinde bulunduğu krize yabancı iaştırılmakta. Toplum, bu krizi sadece medya ekran ve sayfaları ndan izleyen edilgen bir konuma getirilmekte ve uğradığı magazinleşmiş haber programları bombardımanıyla beyinler uyuşturulmakta. Düşünme yetenekleri öldürülmekte, insanların günlük yaşamı bu küçük dramların üzerine kurulmakta, evde, işyerinde, okullarda, sokaklarda bunlar konuşulmakta, konuşturulmaktadır. Evet, sömürünün, haksızlıkların, işkencenin,, katliamların yaşandığı, en ufak haktalebinin kanla bastırıldığı bir ülkede, egemenlerin daha fazla kar, daha fazla sömürü dediği bir düzende, tüm bu çarpıklıkların yozlaşma ve çürümenin dibe vuruşu da kaçınılmazdır. Bunların yaratıcısı düzen yok edilmedikçe Türkiye halkları bu tablonun izleyicisi olmaya devam edecektir. Devrimci güçlerin halkın değerler sistemini sahiplenerek toplumun çürütülmesine güçlü bir karşı koyuş içinde olmaları şarttır.