DEV-KAD nedir, ne yapmak istiyor?
[DevKad Bülteni mart 1999 sayı 1]
Kadının gerçek kurtuluşu ancak sosyalizmde mümkün olabilir. Ama sosyalizm gelinceye kadar da kadın sorununu ertelenemez. Çünkü toplumun yarışım oluşturan kadınlar devrime katılmadan sosyalizm asla gelmeyecektir. Oysa içinde bulunduğumuz sistemde kadının geri bıraktırılmışlığı, onun politik mücadele içinde olması gereken yeri almasının önünde en önemli engeldir. O halde kadına içinde bulunduğu sorunların kaynağının sömürü ilişkileri olduğunu, bu sömürü düzeni değişmedikçe insanlar arasında eşitlik ve kardeşliğin, barışın, özgürlüğün asla gerçekleşemeyeceğini göstermek gereklidir. Bunun yolu ise kadını devrimci mücadeleye kazanmaktan geçer. Peki kim yapacaktır bunu? Kuşkusuz genel anlamda devrimci mücadelenin amaçları arasında bu da yer alır. Ancak kadınların içinde bulundukları objektif durum nedeniyle bunun için özel bir çalışma, özel bir program gereklidir. Üstelik sosyalist devrimini yapmış ülkelerin pratiği, bize kadın sorununun hiç de öyle devrimin gerçekleşmesiyle kendiliğinden çözülemediğini, bu sorunun bin yılların mirası ve kökleşmiş bir sorun olduğunu, devrimden sonra bile sorunun çözümü için özel bir örgütlenme, özel bir program ve ısrarlı bir çaba gerektirdiğin! çok somut olarak göstermiştir. Bu alanın boş bırakılması halinde kadın sorununun burjuva feministlerince nasıl çarpıtıldığı, kadın sorununun temellerinin nasıl da gözardı edilmek istendiği, kadının kurtuluş mücadelesinin sanki sınıf mücadelesinden kopuk ve salt kadın-erkek cinsi arasındaki bir çıkar çelişkisi olduğu gibi sapma akımların belirdiği de tarih boyunca sıkça ömeğine rastladığımız bir gerçekliktir. O halde sosyalistlerin bu konuda bir programı, bir çalışma tarzı, özel bir örgütlenmesi olmak zorundadır. Çünkü kadının, kendini ifade etme, taleplerini ve sesini devrime taşıma sorunu vardır. Ancak bu gerçekleştirildiğinde toplumun yarışım oluşturan kadınların ezici çoğunluğunu devrimci mücadeleye kazanmak mümkündür. Yoksa ,,Kadının kurtuluşu sosyalizmdedir" sloganı, böylesi bir çalışma ile bütünleştirilmediğinde soyut ve içi boş bir slogan olarak kalmaya mahkumdur. Kadınlar, içinde yer aldıkları sınıf veya toplumsal tabakanın düzene olan çelişkilerini, salt kadın oldukları için çok daha keskin yaşamaktadırlar. Emekçi kadınların kendilerim ifade edecek bir zemine ihtiyaçları vardır. Yaşam ev işi, çocuk bakımı, yemek, temizlik ve aileye ekonomik katkı için iki kat sömürü ile emeğimizi tükettiğimiz iş yerinden ibaret değildir. Kadınların yetenekleri de bunlardan ibaret değildir. Kadın, doğası gereği iç dünyası zengin, emek, sabır ve özverisi sınırsız, sevgi ve mücadele azmi ile dolu bir yapıdadır. Sorun onun bu yetenek ve güzelliklerini açığa çıkaracak zemini oluşturmaktır. Sistemin sunduğu ,,iki kadın bir araya gelirse ancak dedikodu yapar" demagojisini yerle bir etmenin zamanı çoktan gelmiştir. Kadın sorunu deyince feminizmin akla geldiği, kadının biyolojik farklılıklarım öne çıkararak, insanlar arasındaki eşitsizliğin kaynağım burada aramaktan kaynaklı çarpık fikirlerin savunulduğu örgütlenmelerin ise asla yaşamda ve mücadelede yeri yoktur. Kadınlar, eşitliğin karşılığında anne olmaktan, eş olmaktan, biyolojik farklılıklarından vazgeçmek istemiyorlar. Kadınlar, kadın olmaktan şikayetçi değiller. Haksızlığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe, zulme ve sömürüye karşılar. Eşitliği, özgürlüğü, adaleti sadece kendileri için değil, tüm insanlık için istiyorlar. Bunun için, kadınların bir araya gelip, kendi sorunlarmın genel toplumsal mücadelenin sorunları ile birlikte ele alındığı bir platformda, güçlerim birleştirmeleri, mücadele etmeleri, topluma kadının örgütlü sesini taşımaları ve devrimci mücadelede kadının sesini temsil etmeleri gerekmektedir. İşte DEV-KAD bu amaçların gerçekleştirilmesi için oluşturulmuş devrimci-demokratik bir kadın örgütlülüğüdür. Sistemin kadına sunduğu tel örgülü duvarları yıkmak istiyoruz! Sokaklarda, meydanlarda, yaşamın her alanında kadının sesi daha gür çıksın istiyoruz! Kadının yaratıcılığı, sabrı, özverisi devrime aksın istiyoruz! Dünyası daraltılmış, gelecek umudu tüketilmiş, yetenekleri köreltilmiş, yaşama sevinci zayıflatılmış, kendine güvensiz bir kadın değil; üreten, yaratan, coşkulu, dinamik, özgüvene sahip bir kadın kişiliği istiyoruz.