FEMİNİZM
[DevKad Bülteni mart 1999 sayı 2]
Kadınlığı yüceltme akımı... Kadınlığı yüceltme anlamına gelen ve kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmaları için çaba harcayan bu akımın kökleri antik çağ Yunan Pitagorasçılığına kadar dayanır. Feminizmin bir kadın hareketi olarak ortaya çıkışı ise kapitalizmin gelişmesine paralel olarak ve özellikle 18. yüzyıl sonlanna doğru, Fransız Devrimi ile birlikte söz konuşu olmuştur. Gelişen kapitalizmin işgücüne ihtiyaç duyduğu kadın, evinden çıkıp toplumsal üretimde yer almaya başlamasıyla birlikte, binlerce yıllık ezilmişliğe, aşağılanmaya, toplum içindeki eşitsizliğe kitlesel bir şekilde başkaldırmaya başladı. Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olma mücadelesi uzun zaman burjuva toplumu çerçevesi içerisinde eşitlenebilme talepleri olarak şekillendi. Burjuva kadın hareketi olarak feminizm, asıl olarak şu taleplerle kadınlar içerisinde taban buldu:
-Evliliğin kurulması, biçimlendirilmesi ve sona erdirilmesinde eşit hak.
-Kadın ve erkeğin çocuklar üzerinde eşit söz hakkı.
-Her iki cins için bir tek cinsel ahlak.
-Kadının kendi mülkiyeti, geliri ve kazancı üzerinde özgürce kullanma hakkı.
-Kadının meslek öğrenimi ve mesleki çalışma özgürlüğünün garantilenmesi.
-Toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadına erkekle eşit hareket ve çalışma özgürlüğü-hakkı. Devlette ve onun organlarında tam politik eşitlik vb. haklar. Kapitalizmin serbest rekabetçi döneminde ortaya çıkan bir burjuva kadın hareketi olarak feminizm, ortaya çıktığı dönemde, tıpkı temsil ettiği burjuva sınıfı gibi ilerici ve demokratik bir muhteva taşıyordu. Ancak insanlar arasındaki eşitsizliğin temel kaynağı olan sınıf farklılıklarım dikkate almadığından ve özünde burjuva bir akım olduğundan, tıpkı tekelci asamaya varan kapitalizmin gericileşmesi gibi onunla birlikte gericileşti. Feminizmin bu gericileşmesinin ve kadın hakları adı altında egemen sınıf olan tekelci burjuvazinin çıkarlarım savunmasının en çıplak halini l.emperyalist paylaşım savaşı sırasında görürüz:
Sözde bütün kadınların kardeşliğini, kadın-erkek tüm insanların eşitliğim savunan feministler, emperyalizmin pazar kavgası uğruna emekçi halklar birbirine boğazlatılmak istenirken başka halklardan kızkardeşlerini çoktan unutmuşlar ve kendi emperyalist hükümetlerine yaranmak için savaş çığırtkanlığı yapıyorlardı. Sosyalist kadınlar emperyalist savaşa karşı kampanyalar düzenlerken; feministler ,,vatana hizmet hakkı" adı altında, orduya-savaşa alınmamalarım protesto ediyor ve üniforma dikmek için ordunun dikimevlerinde çalışma hakkını, silah fabrikalarında çalışma hakkını dillendiriyorlardı. Kapitalizmin tekelci asamaya ulaşmasıyla birlikte, onun ideolojisinin bir parçası olan feminizm de gericileşti ve demokratik muhtevasın! tamamen yitirdi. ilerleyen yıllarda ise tıpkı çürüyen kapitalizm gibi, çürümüş, sapkın bir akım haline geldi. Burjuva ideolojisinin toplumsal mücadelenin engellenmesi, çarpıtılması amacıylapiyasaya sürdüğü çirkinlikleri, sapkınlıkları bünyesinde topladı. Ortaya çıktığı donemdeki içeriğinden çok daha farklı bir içerik kazandı. Toplumdaki eşitsizliklerin, adaletsizliklerin, baskının, zulmün, sömürünün gerçek kaynağınm gizlenmesinde bir araç işlevine dönüştü. Cins ayırımcılığma tepki temelinde ortaya çıkan feminizm; kadını toplumsal kurtuluş mücadelesinden uzaklaştırmak, onun eşitsizliklerin gerçek kaynağına yönelmesin! önlemek için cins ayrımcılığım körükleyen, erkek düşmanlığım işleyen ve giderek sapkınlaşan, insanın doğasını inkar eden bir konuma oturdu. Ve bu haliyle, içinde bir çok sapkınlığı savunan çeşitli versiyonları ile birlikte, geniş halk kesimleri tarafından tepkiyle karşılanan, marijinal, gerici bir akım olarak varlığını devam ettiriyor. Bir burjuva akım olan feminizm kadının kurtuluşunu sağlayamaz. Nasıl ki burjuva devrimleri sırasında burjuvazinin tüm insanlığın temsilcisi olma iddiasıyla sahip çıkar göründüğü insan haklarım bugün ancak sosyalistler temsil ediyor ve sahip çıkıyorsa, feminizmin ileri sürdüğü demokratik taleplerin de gerçek savunucuları ancak sosyalistler olabilirler. Kadın-erkek eşitsizliği de dahil olmak üzere insanlar arasındaki eşitsizliği, toplumdaki adaletsizlikleri, baskıyı, zulmü ve sömürüyü ortadan kaldırabilecek olan tek sistem sosyalizmdir. Kadın, kendi kurtuluşunu, toplumsal mücadele içinde, onun bir parçası olarak sağlayacaktır. Bunun yolu ise kadının devrime katılmasından ve kadının devrimde kendini ifade etmesinden geçiyor. Kadının sesini devrime taşıyacak olan, kadının taleplerim devrimci mücadeleye yansıtacak olan ise ancak sosyalist kadın hareketi olabilir. Bu nedenle feminist değiliz. Bu nedenle DEV-KAD'lıyız!