26 Eylül 1999 Pazar günü sabaha karşı, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde bulunan siyasi tutsaklara yönelik bir katliam gerçekleştirildi. Sabaha karşı 03.00'de gerçekleşen katliamın nedeni ise devletin faşist niteliğini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor:Depremin yıkıntılar altında kalan devlet, gücünü siyasi tutsaklar üzerinde deniyor!
Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde 10 tutsak katledildi, onlarcası ağır yaralandı.
Kurşunlanarak, dövülerek, boğazları kesilerek, kasaturalarla delik deşik edilerek katledilen tutsakların cesetleri tanınmaz halde. Saldırının nedeni: Tutsakların koğuş talebi!
Koğuş isteği!
Siyasi tutsakların son derece insani bir talep olan koğuş isteklerini görmezden gelen cezaevi idaresi ile tutsaklar arasındaki gerginlik, 2 Eylül'den beri devam ediyordu. Depremin yıkıntıları altında kalan, çeteleşmiş niteliği her yönüyle açığa çıkmış devlet; geçtiğimiz hafta Bayrampaşa Cezaevinde ağırladığı katillerinin kendi aralarındaki hesaplaşması sonucu ortaya çıkan olaylara karşı kamuoyunda açığa çıkan tepki üzerine, hedef saptırmak amacıyla bu katliamı gerçekleştirdi. Deprem felaketi karşısında halkı sorunlarıyla başbaşa bırakan, günlerce deprem bölgesine "ulaşamayan", enkaz altında kalan yaralıları kurtarmak için tek bir eğitilmiş köpeği bile bulunmayan devlet; eğitilmiş katilleri ile zindanlardaki siyasi tutsaklara saldırırken nasıl da hızlı hareket edebiliyor! Nasıl da anında organize olabiliyor!! Halk için değil, halka karşı örgütlenmiş faşist devlet, karakterin! ele veriyor.
Katliamım meşrulaştırmak, hedef saptırmak, halkta bilinç bulanıklığı yaratmak için siyasi tutsakların da silah kullandığım ileri süren devlet yalan söylüyor! "Çiftlikevi basıldı: 10 ölü" manşeti atan aşağılık medya yalan söylüyor!
Mafya şeflerinin özel kuaförleriyle, terzileriyle birlikte "ağırlandığı", cep telefonundan uyuşturucuya ve hatta ağır silahlara varıncaya dek her türlü "yasak" maddenin bizzat görevliler de-netiminde içeri alındığı, cezaevi müdürünün odasının "büro"ya dönüştürüldüğü "çiftlikevleri"nin "misafirleri" siyasi tutsaklar değildir! Mafya ve çete niteliği açığa çıkmış devletin zorunlu ve geçici olarak "ağırladığı" katilleri açısından bir çiftlik olan cezaevleri; siyasi tutsaklar açısından siyasi kimlik ve onurlarının teslim alınmaya çalışıldığı işkence merkezleridir. Koğuşlarının kalabalıklığı nedeniyle koğuş isteyen siyasi tutsakların bu en insani taleplerinin bile katliamla karşılık bulması, bunun en açık kanıtıdır. Ortaçağ zindanlarını aratmayacak koşullardaki bu işkence merkezleri bugün; insanın doğasına aykırı yeni bir mimariye kavuşturulmak isteniyor:
TABUTLUK! Kendi tanımlarıyla "çiftlikevleri"nde ağırlanan mafya ve çete elemanlarım yeni "af yasası ile sokaklara salıp legalleştirmek isteyen devlet;
on yıllardır teslim alamadığı siyasi tutsakları ise tabutluklarda çürütmek istiyor. Siyasi tutsaklara yönelik yeni bir saldırı dalgasının başlatıldığım gösteren bu son katliam; hemen bütün zindanlarda yeni bir direniş başlatmıştır. Bugüne kadar siyasi kimlik ve onurlarından en küçük bir taviz vermeyen devrimci tutsakları bu saldırılar da teslim alamayacaktır. Gerçekleşen katliamın sorumluları er geç hesap vereceklerdir. Bugün görev, zindanlardaki siyasi tutsaklarla dayanışmak, yeni katliamların gerçekleşmesini önlemek ve katliamın sorumlularından hesap sorulmasını istemektir. Katledilen, işkence edilen, zindanlarda çürütülmek istenen, diri diri tabutluklara gömülmek istenen siyasi tutsakların onurlu mücadelesine destek vermek bir insanlık görevidir.ULUCANLAR CEZAEVİNDEKİ VAHŞİ KATLİAMIN SORUMLUSU DEVLETTEN HESAP SORALIM! YAŞASIN DEVRİMCİ TUTSAKLARIN ONURLU DİRENİŞİ! KAHROLSUN FAŞİZM YAŞASIN MÜCADELEMİZ!27 Eylül 99
DEVRİMCİ SOL