İHD’NİN DÜZENLEDİĞİ "CEZAEVLERİ KURULTAYI" TOPLANTILARI YAPILDI.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara şubesinin düzenlediği "Cezaevleri Kurultayı" 29-30 Ocak tarihleri arasında yapıldı. Kurultayın ilk günü İHD Genel Merkezinde bir araya gelen demokratik kitle örgütleri ve ziyaretçi kurum ve kuruluşların katımlarıyla başladı. Kurultayın başlamasıyla İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül ve İHD Şube Başkanı Lütfü Demirkapı açılış konuşmasını yaptı. Hüsnü Özdül konuşmasında, Türkiye cezaevleri sorununu, insan hakları çerçevesinde demokratik talepler zemininde ele alabileceklerini belirterek, devletin nisan-mayıs aylarında bir saldırıyı başlatacağını ve ancak bütün kurum ve kuruluşların ortak hareketiyle bu saldırıların önüne geçebileceklerini belirtti. Devletin bu saldırılarını 80’lerden bu yana uygulamaya çalıştığını ama bu uygulamalar ve dozajı, devletin kendi politika ve taktiklerine göre şekillendiğini belirtti.
Öndül, cezaevlerinde insanca yaşam koşullarının sağlanabilmesi için tutsakların ödediği bedeller olduğunu ve karşılığı olarak: cezaevlerinin insan gereksinimlerinin karşılandığı mekanlar olmasını istediklerini ifade etti. Bu nedenle Kurultayı cezaevi sorununun çözümünde ışık tutacağına inandıklarını belirtti. İHD Ankara Şube Başkanı Lütfü Demirkapı ise bu sürecin önüne geçebilmemiz için içerideki tepkiler ile dışarıdaki tepkileri birleştirmemiz gerektiğini belirtti. Devletin bu süreci, Diyarbakır, Buca ve Ulucanlar saldırılarında adım adım ördüğünü ve önümüzdeki günlerde yeni Diyarbakır, Buca, Ulucanlar yaratılacağını belirtti. Yeni ölümler, yeni katliamlar yaşamak istemediklerini belirtti. Konuşmalardan sonra komisyon, çalışma grupları halinde; 1-Kapatılarak Cezalandırmanın Tarihsel Süreci 2-Türkiye’de Cezaevleri ve Devlet Politikaları, 3-Türkiye Cezaevlerinde Yaşam Standartları 4-Türkiye İnfaz Rejimi 5-Cezaevlerinde İnsan hakları, Sorunlar ve Çözüm Önerileri başlıkları altında raporlar hazırlandı ve Kurultayın ikinci günü, bu raporlar kitleye ve Kurultay divanına açıklandı. Çalışma gruplarını, İstanbul, İzmir, Ankara ve Van’dan gelen hukukçular, tutuklu yakınları ve demokratik kitle örgütleri oluşturdu. Kurultayın ikinci gününe Kurtuluş Vedat Dalokay Nikah Salonunda devam edildi. Komisyon çalışma gruplarının hazırladıkları raporlar okundu, Kuruldayda TİHV, TTB, Barolar, ÇHD, SES, Tüm Yargı-Sen, TMMOB, TOHAV, TİYAD, Mazlum Der, THAY-DER ve TUYAD-DER’in hazırladıkları tebliğler ve Devrimci Sol, TİKB, MLKP,CMK, EKİM, TKP-ML dava tutsaklarının hazırladıkları tebliğler sunuldu. Bunların yanı sıra tutsak yakınları ve mağdurları düşüncelerini belirttiler. Konuşmacılar 17 Ocaktan itibaren yürürlüğü giren Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan protokolü eleştirerek, kanayan yara halini alan cezaevlerinin bu protokolle daha da derinleştiğini belirttiler. THAY-DER Genel Başkanı Meliha Özcan, hücre tipi cezaevlerinin tarihçesini anlatarak, "F tipi" cezaevlerinin önüne geçilmesi gerektiğini belirtti. TİHV adına konuşan Ümit Erkal ise devletin adım, adım birçok şeyi teslim aldığını, 80 lerden sonra tutsakların direnişleri sonucu 86’nın sonlarına taleplerin elde edildiğini ama her şeyden önce politik kazanım elde edildiğini; ama şimdi ise elde edilen bu hakların gaspının söz konusu olduğunu belirtti.Konuk konuşmacı olarak katılan Bayrampaşa Cezaevi eski müdürü Necati Özdemir konuşmasında, kendisinin komünist olmadığını sadece insan olduğunu belirtti. Türkiye cezaevlerinin tamamına yakınının, ahırlardan daha kötü olduğunu söyledi. Tutsakların karşılaştığı sorunların çoğunun devletin politik yaklaşımı, bir kısmının ise bireysel yaklaşım ve idarenin maddi imkansızlıklarından kaynaklandığını söyledi. Devletin söylediği gibi lüks odalar değildir. Olanlar ise devletin kendi yetiştirdiği mafya, çete mensuplarının bulunduğu yerler olduğunu söyledi.
Birçok konuşmacıdan sonra tutsak yakınları söz aldı. Tutsak yakınlar, artık yeni Ulucanlar yaşamak istemediklerini, "F tipi" önüne ancak örgütlü bir duruşla geçilebileceğini belirttiler. Ayrıca ailelerden bir kişi "Kürsüde konuşmak, ajitasyon çekmek, ve alkış toplama kolay. Bugün bunları söylersiniz, yarın unutursunuz. Gerçekten onurlu insanlarsanız, ailelerin ve tutsakların yanında yer alın. Beraber, günlerce cezaevleri önlerine gelin, basın açıklaması yapın, polise direnin" dedi. Ailelerin tepkileri sonucu bir kaç konuşmacı ve Kurultay divanı arasında polemikler yaşandı. Ailelerin bu tepkileri oldukça doğal ve haklı bir tepkiydi. Çünkü 100 ‘ ün üzerinde konuşmacı yer aldı. Ve tamamına yakını cezaevleri sorununu sadece, hak gaspları ve insan hakları temelinde alındı. Oysa sorunun temelini oluşturan, cezaevleri, birbirine taban tabana zıt olan iki ayrı sınıf savaşımının en keskin sürdürüldüğü alanlardır ve ideolojik mücadeledir. Fiziki baskıların nedeni ise ideolojiyi teslim alma politikalarıdır. Oligarşinin yıllardan bu yana yapmak istediği de budur ve bu olacaktır. Oligarşi ilk adımda yavaş-yavaş hak gasplarıyla başlar ve sonunda kimliğini, onurunu ve mücadelesini yürüttüğün sınıfın ideolojisini teslim alır. Kurultay ve kurultaya katılanların tamamına yakın, bu gerçeği ifade etmedi, aksine tam tersine çok dar ve sığ yaklaştılar. Bu noktada bir tutsak yakınında ifade ettiği gibi "....Bugün sahip çıkmazsak, yarın evlatlarımızın ölülerini bizlere verecekler. Bugün,o insanlar için hiç bir şey yapmazsak, yarın yapacağımız tek bir şey var, oda çocuklarımız için alacağımız bir top kefen bezidir. Bugün onları teslim alacaklar yarın bizi, halkı alacaklar." Ayrıca "TİYAD" tutsak yakınlarının hazırladıkları tebliğler yine oldukça dar ve yüzeysel ele alınmıştı. Öyle ki böyle bir kurum, cezaevleri sorunlarını sadece, içeride tutsak bulunan çocukları nezdinde ele aldılar. Öyle bir noktaya geldi ki, konuşmacı arkadaş "Benim oğlum cenazede alındı. Mezarlığın kapısında içeri girmeden oğlum polislerce alındı. Ve cenaze defnedilene kadar polis otosunda tutuldu. Arkadaşları cenazeyi gömdükten sonra, polis bunları da aldı. Ve savcılıkta oğluma, pankart açmak ve izinsiz gösteri yapmak suçundan dava açıldı. Oğlum pankart açmadı; oğlum suçsuzdur. Çünkü oğlum böyle bir şey yapmamıştır. Ne yazık ki bu konuşmayı yapan tutsak yakını, konuşmasına başlarken bir kurum adına konuştuğunu söyledi. Tabii doğal olarak böyle bir kurumun tutsakları suçlu-suçsuz olarak belirtmesi yanlış ve doğru olmayan bir yaklaşımdır. Katılımcılardan Ö.O. gazisi bir konuşmacının "her gün, gün, gün an, an parça, parça ölmektense, direniriz gerekirse bedenimizi açlığa yatırırız bir kez ölürüz ama onurlu ölürüz, direniriz, kazanırız (....)" dedi. Ayrıca Metris cezaevlerindeki gelişmelere de değinildi. Konuşmalardan sonra slayt ve tiyatro gösterimi yer aldı. Va konuşma İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül’ün yaptığı konuşmayla sona erdi. Kurultay, sunulan tebliğlerin değerlendirileceğini ve sonuç bildirgesini, kurultaydan 15 gün sonra basın açıklamasıyla kamuoyuna duyuracaklarını belirtti. Ayrıca kurultaya sunulan tebliğler, bir süre sonra kitap haline getirileceği belirtildi.
TUYAD